10 Haziran 2012 Pazar

Odamda Bir Anı Havası

Boya badana yaptırıyoruz ya evde bayram havası. Bana düşen de odamın incik cıncık her yerindeki eşyaları düzenlemek. İncik cıncık dediğime bakma yarısı kullanılabilir eşyalar, diğer yarısı ise anılar. Atılması gereken ama bir türlü atmaya kıyamadığım anılar. Sinema,maç ve uçak biletleri, dilekçeler, derste yazılmış notlar, fotoğraflar, kişisel eşyalar... Hala atıp atmamakla ilgili büyük bir ikilem yaşıyorum. Tecrübelerime bakarsak ne zaman birine ait bir eşyayı saklasam o insanla koptuk. Eğer bir şeyler atılacaksa bu şu an yanımda olan ve beni destekleyen dostlarıma ve geçmişte kalan insancıklara ait eşyalar olacak. Ayrım yapmayacağım. Ah şu kıyamamak var ya en çok kavga ettiğim duygulardan biri. O yüzden toplamaya bir ara verip onun yerine şuracıkta kafamı toplayayım dedim, ama iyice karıştım.

1 saat sonra..

Yok abicim yok, KI-YA-MI-YO-RUM. Evet insancıklara saygım yok, ama anılara saygım var. Yine de ufak anıları atıp, temel eşyalara kıyamadım. Anı saklamak zamanı saklamak gibi. Ne kadar anı saklarsam o kadar uzun yaşayacağımı düşünüyorum adeta. Anılara göz atmak saatin kaç olduğuna bakmak, bilinçlenmek gibi. Sanılanın aksine birilerinin kokusunu, yazısını, eşyasını saklamak yerine, çok daha fazlası; "bak ben bu evrelerden geçtim, bak ben bunlarla büyüdüm" demek gibi anılar.

Bugün biraz zamanı yokladım işte. Arada bir teklese de saatim, ilerlemekten hiç vazgeçmemiş. Diyorum ya bunlarla büyüdüm, bunlarla yaşlanacağım. Çünkü benim anılarım insanlardan daha samimi ve daha saklamaya değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder