13 Haziran 2012 Çarşamba

Acemi Ressam

       Bazen öyle bir an geliyor ki "gülen bir yüzü hak eden milyonlarca insan varken ben niye sana gülümsemek zorundayım ki?" diye sormaktan kendimi alamıyorum. Bu sorunun cevabı birazdan yazacağım satırlarda gizlenmek yerine her karşılaşmamızda alenen ortaya çıkıyor aslında.
       Şimdi, dişlerini göstermeden gülümse. Sonra o gülümsemenin seviyesinin biraz düşür ve bakışlarını ekrandan hafifçe kaçır. Bak işte tam olarak böyleyiz. İçine sindi mi bu gülümseyiş? Dolu dolu, dişlerimi gösterip, gözlerimi kısarak gülümsemek -evet bu benim gülümseyiş tarzım- varken ben oturmuş tebessüm seviyemi ayarlamaya çalışıyorum.
       Gülümsemek, insanın kendini bildiği anda kendisi için çizdiği bir resimken, ben boya kalemlerimi çalan insana "gülümsememi çizer misin?" diye soruyorum. Acemi ressamlara bir gülümsemeyi emanet etmek, ömrüm boyunca en sık tekrarladığım hatalardan biri olunca elimde patlak tuvallerle kalakalıyorum.
       O nedenle siz siz olun kendi içtenliğinizi ve gülümseyişinizi başka ressamlara emanet etmeyin. Kendi kendinizin ressamı olmak en güzeli. Çünkü bir gülümseyişi sahibinden daha iyi bir şekilde insanlara çizebilecek başka bir ressam yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder