5 Aralık 2010 Pazar

Mutsuzluğa Teşekkür.

Mutsuzluğa korkunç bir şeymiş gibi bakan insanlara şaşırıyorum. Mutsuzluk sadece üzülmenin, yeri gelince ağlamanın, sürekli oflayıp poflamanın ortak çalışmasının bir ürünü müdür? Ya da mutluluk içinin pır pır etmesi, insanın normalde sinirleneceği şeylere bile gülüp geçebilmesi ya da bağıra bağıra şarkı söyleme isteği midir? Kısacası mutluluk şakşakşak, mutsuzluk tü kaka mıdır? Siz buna cevap veredurun ben ben biraz bu tezi çürüteyim.

İnsan mutlu olunca ayrıntıları unutur. Sadece yüzünde şapşal bir gülüş vardır ve bu gülüş genç kalabilmenin formülüdür ama bir yandan da insanı cocuk yapar, olgulaştırmaz. Acıysa insanı kavurur, pişirir, belini büker çünkü ağırdır. Ben nedense herkes gibi mutluluğa sevinemiyorum. Çünkü mutluluğun gerçek ve kalıcı olup olmadığını o gidene kadar anlayamazsın. Ne zaman ona el sallarsın o zaman oturup düşünürsün nasıldı bu "mutluluk" süreci diye. Aklın bir karış aşağıya iner o zaman. Önce gerçek miydi diye sorarsın kendine, ya da ne kadar gerçekti? Kalıcı mıydı diye sormazsın, çünkü cevabını vermiştir çoktan sana. Yine yüreğin pır pır çarpıyordur ama bu nasıldır bir düşün. Yüksekten düşerken nasıl nabzın hızlanır aynı böyle bir çarpıştır, çırpınıştır bu da. Çünkü yere çakılacağını bilirsin. İşte ben mutluluklarımı bu korkuda bu lezzette yaşıyorum, böylece mutluluğu sadece yaşamış olmuyorum, onu hissediyorum da. Gittiğinde o kadar üzülmüyorum, geldiğinde de pek sevinmiyorum.

Acıyı da bu farkındalıkla yaşıyorum. Geldiğinde sabırla gideceği günü bekleyebiliyorum, gittiğinde bana tekrar "merhaba" diyebileceğini de biliyorum. Bir şeylerin farkında olmak. Asıl güzel olan duygu da bu. Farkındalık, hazırlıklı olmak, güçlü olmak demektir. Aklın karış karış gezmiyor, olması gerektiği yerdedir demektir. Çünkü acı insanı bilinçli kılar ve sabretmeyi öğretir, olgunlaştırır. Onun sayesinde yoğun hislerle yaşadığın için çevreye karşı daha duyarlı hale gelirsin. Yani acı çekmek yaşam belirtisidir, çünkü mutluluk uyuşturur. Tahammül gücün azalsa da gerçek gücünü keşfedersin. Diyorum ya sinyallerin açıktır, artık gerçek "sen"i bulmaya başlayabilirsin. Yaşadığının böylece farkına varabilirsin. Mutsuzluğa sevinmelisin çünkü karakterin, yaşam tarzın, hatta en ufak bir aksiliğe bile vereceğin tepki buna göre şekillenir.

Düz mantıkla düşünürsek sinirliyken en ufak bir şey insanı rahatsız eder değil mi? Halbuki gerçek acıyı tattıysan sahip olduğun en ufak şeyin aslında senin için ne kadar önemli olduğunu bilirsin ve sahip olduklarına minnetin artar. Çünkü artık olgunlaşmışsındır. "Eller havada hoppaaa" şeklinde bir hayatın yoktur. Yeri geldiğinde eğlenmesini yeri geldiğindeyse oturup sahip oldukların için şükretmesini de bilirsin.

O nedenle hayat karşına mutsuzluklar sunuyorsa sevin; sana olgunlaşma,şükretme ve sabretme fırsatı verdiği için ona bir kez daha teşekkür et. Çünkü teşekkür ettikçe gerçek mutluluğa yaklaştığını hissedeceksin ve "acaba gerçek miydi?" sorusunu başkalarına hediye etmiş olacaksın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder